Cenk Şahin, son zamanlarda tanıdığım, bildiğim deniz tutkusu en yüksek denizcidir. Aslında sadece bir denizci de değil aynı zamanda bir deniz ve yelken eğitmenidir, hem de TYF’nin onaylı eğitmenlerinden biri. Uzun yıllar önce www.denizlerden.com deniz kültürü sitesini kurduğunda benimle bir röportaj yapmıştı. O zaman kendisinin Halikarnas Balıkçısı’nın hayranı olduğunu anlamıştım. Cevat Şakir’e duyduğu aşk öylesine güçlüydü ki “Balıkçı” için onun doğum ve ölüm yıldönümlerinde birçok etkinlikler düzenlemişti. Hatta teknelerimiz için özel bayraklar yaptırıp dağıtmıştı. Yazdığı “Babamın Kucağı” isimli hikayesini yayınladığı dergide bir gece vakti okuyunca ertesi sabahı bekleyememiş o geç saatte arayıp tebrik etmiştim kendisini. Kalemi kuvvetli, yüreği mavidir Cenk’in. İşte bu kitap böyle donanımlı ve koca yürekli bir denizciye ait birbirinden güzel yirmi deniz hikayesini içermektedir.
Komodor Necati Zincirkıran
… Cehennem yerine dönmüştü Smyrna. Baştan başa alev alev yanıyordu bu kadim Amazon kenti. Kemal’in askerleri artık her yerdeydi. Tüm kenti üç yıldan fazladır donatmış mavi bayraklar ortadan yok olmuş yerini gelincik tarlaları gibi al sancaklar almıştı. Günlerdir süren kaçıştırma artık son raddedeydi. Zaman daralıyor, imkanlar tükeniyordu.
Pasaport’ta ve Punto’da onlarca gemi ve kayık sıralanmış, rıhtımda ve kordon boyunda insanlar tam bir hengame içinde kendilerini Arşipel’in (Ege’nin) öte yanına atacak bulabildikleri herhangi bir tekneye binmeye çalışıyorlardı. Yaşananlar ve yapılanlardan sonra artık burada kalmaları imkansızlaşmıştı. O gece bir tekneye binemedim. Sonraki gece de. Daha sonraki geceler de…